Roma’da Gezilecek Yerler
Roma, zıtlıkların aynası, içinde bir Ülke; bir dini merkez barından, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük İmparatorluklarından birinin kalbi , tutkunun, aşkın, sanatın ve vahşetin doğurduğu bir başkent. Ölümün içinden hayatı, hayatın içinden ölümü çıkaranların şehri..
Bir tek tutkulu insanlar değiştirebilir hayatın kaderini, diğerleri ise yalnızca birer figürandır bu sahnede. Doğar, büyür, beslenir, ürer ve ölürler. Çok okumanız, çok gezmeniz, çok bilmeniz hiç biri hiç biri hiçbir anlam ifade etmez eğer içinizde bir parça tutku ve cesaret bulundurmuyorsanız. Bu böyledir, kabul etseniz de etmeseniz de!. Tarihe adını yazdıranlar ancak tarihin de kaderini yazanlardır. Ölümsüzlüğün formülünü bulanlar, 1900 sene de geçse dimdik ayakta dururlar, bir sütun üzerinde. Yaşamak nefes almak değilse, ölmek de nefessiz kalmak değildir. Her nefes o sütunun altında işte “Tiraianus Sütunu” dediğinde bir kez daha diriltir, hiç ölmemek üzere.. Günümüz Romanya topraklarında Dacialılara karşı açtığı savaş sonucu olağan üstü ganimetlerle Roma’ya dönen Tiraianus Roma’nın coğrafyasını değiştiren bir emir verir. Sütunlarla çevrili bir meydanı, henüz İ.S. 101 yılında kütüphaneleri , bazilikası ve resmi binası bulunan forum inşa edilecektir ki o dönemde yaşayan bir tarihçi “Gökler altında tek” “Tarifi zor ve fani insanoğlu tarafından taklit edilmesi güç” diyecektir.
Bir şehir ki bir anda vahşetin içinde bulursunuz kendinizi. İnsan hayatının hiç değeri yoktur, parçalanışını izlerken alkışlayanlar varken. Vahşetin yaşandığı , vahşetin izlendiği hatta vahşetin alkışlandığı yerden, bir saydam duvarla geçersiniz ölümsüzlüğün olduğu yere.
Bu kadar değersizken insanoğlu, parçalanırken bir yırtıcının pençesinde sonra birden; hayat verilmiş bir taşın, bir mermerin önünde bulursunuz kendinizi. Sadece ve sadece bir mermer iken, bir cansız varlık iken bir usta el onu “Pieta” yapar, hayat verir.. Öyle bir hayat ki ölümsüzlüğün dahi ötesinde, yarım asrı geçkin süredir görenleri hayran bırakan, ziyaretçi akınına uğrayan, dokunmak şöyle dursun yalnızca görebilmek için kilometreler aşılan. Ve bir duvar düşünün , bir tavan yalnızca, herhangi bir duvar, herhangi bir tavan bir taş yığını ama öyle bir el değer ki ; üzerine yaşamın özünü nakşeder, yüreğinden akan renkler ile. Tanrı’nın Adem’e hayat verişini resmeder. En az 1 km kuyruk bekleyip içeri girebildikten sonra ağzınız açık bakarsınız tavana.
İçindeki yaşam ateşini her meydana koyduğu çeşmelerle söndürmeye çalışanların şehridir burası. Nil’in , Ganj’ın , Tuna’nın , Rio de Plata’nın söndüremediği ateşin şehri. Tarihe adını yegane kadın olarak silinmez harflerle yazdıran; Kleopatra’nın şehri. Güzeldi, çirkindi, zekiydi, değildi hiç fark etmez adını duyunca hala herkesin gözünün önünde canlanan bir tanrıça değil mi ? Dolu dolu 5 gün boyunca adım adım gezdim bu şehri. Her yapının gecesini de gördüm , gündüzünü de!. Roma’da neler yapılır? Roma’da gezilecek yerler nelerdir ? Roma’da ne yenir ? Nerede yenir ? Roma’da mutlaka yapılması gerekenler nelerdir? Hepsini sizlere anlatacağım.
Öncelikle Roma büyük bir şehir. Gezilecek, görülecek çok yer var. Gitmeden önce mutlaka ve mutlaka güzel bir program yapmalısınız. Biz dolu dolu 5 gün kalmamıza rağmen hala doyamadım diyebilirim.
Roma’da 2 adet havaalanı var. Fiumicino ve Ciampino. Ciampino sadece Avrupa’dan yapılan uçuşlar için kullanılan bir havaalanı. Pegasus ve TYH ‘nin ise Fiumicino Leonardo Da Vinci havaalanına her gün düzenli seferleri mevcut. Peki havaalanından şehir merkezine nasıl ulaşacaksınız? Bunun için birkaç seçenek mevcut. Ben rahatıma düşkünüm derseniz taksi ile şehir merkezi ulaşımı 48 EURO ve bu tüm taksilerin üzerinde standart ücret olarak yazıyor. Hayır ben bu şehri tanımaya geldim derseniz ise yine birkaç seçenek mevcut. Trenitalia ile 30 dakikada merkez metro istasyonu olan Termini’ye ulaşabilirsiniz. Kişi başı 14 EURO. 9 yaşına kadar çocuk ücretsiz. Havaalanında pek çok bilet satış noktası var. Bir seçeneğiniz de otobüs. Terravision, T.A.M ve SITBusshuttle olmak üzere 3 farklı firma var. Hepsinin de kalkış noktaları aynı yerde. Dilediğinizi seçip trafik durumuna göre 45-60 dk. arasında yine Termini istasyonuna varabilirsiniz. Kişi başı bilet ücreti 6 EURO , çocuklar da dahil. Onlara da bilet alıyorsunuz. Termini istasyonu ulaştıktan sonra ise buradan metro ile otelinize yakın metro durağını seçip, metro ile gidebilirsiniz. 90 dk. için 1,5 EURO . Metro içinde makinalar mevcut , biletlerinizi makinalardan alabilirsiniz. Mavi ve kırmızı hat olmak üzere 2 metro hattı var. Ve daha önce de söylemiş olduğum gibi merkez istasyon Termini, hat değişikliklerini aşağıdaki haritadan da göreceğiniz üzere Termini istasyonundan yapabilirsiniz. Bu arada özellikle belirteyim Roma’da 9 yaşından küçük çocuklar için toplu taşıma ücretsiz.
Eğer 2 gün, 3 gün ve daha fazla Roma’da kalacaksanız Roma Pass almanızı şiddetle öneririm. 48 saat ve 72 saatlik 2 farklı Roma Pass var.Özellikle saat yazdım ki zaten kartların üzerinde de saat yazıyor. Ben Roma’ya gitmeden önce okuduğum bloglarda Roma Pass’ın 2 gün ve 3 günlük olduğu aktive ettiğiniz saatin önemli olmadığı 3. günün sonunda kartın kullanılamadığı yazıyordu. Hayır böyle değil. Kartlar , ilk aktive ettiğiniz andan itibaren 48 saat ve 72 saatlik. Bir önemli bilgi daha ki bu bilgiye hiçbir blogda ulaşamamıştım. 9 yaşından küçük çocuklarınız için Roma Pass almanıza gerek yok. 18 yaşına kadar tüm müzeler ve 9 yaşına kadar toplu taşım ücretsiz.
Gelelim Roma Pass’ın faydalarına 48 saatlik olanında, 48 saat boyunda tüm toplu taşıma araçlarından sınırsız yararlanabiliyorsunuz ve 1 müze girişi ücretsiz. Fiyatı 28 EURO. 72 saatlik olanında ise, 72 saat boyunda tüm toplu taşıma araçlarından sınırsız yararlanabiliyorsunuz ve 2 müze girişi ücretsiz. Fiyatı 38.5 EURO. Eğer Roma Pass’ınız var ise birçok alışveriş noktasında da indirimler mevcut. Kolezyum girişinin 24 EURO ve Galeri Borgesse’nin girişinin 24,5 EURO olduğunu düşünürseniz Roma Pass gerçekten avantajlı. Ben beş gün kalacağımız için 72 saatlik olanından almıştım. Termini metro istasyonundaki turizm ofisinden alabilirsiniz. Kartınız ile birlikte Üzerinde turistik yerlerin işaretli olduğu bir Roma haritası ve kartınızı nerelerde kullanacağınız ile ilgili ayrıntılı bir doküman veriyorlar. Yalnız bir ayrıntı daha var Vatikan müzelerine bu kart ile giremiyorsunuz. Sebebi ise Vatikan’ın ayrı bir ülke olması.
Peki Roma’da gezilecek yerler nelerdir ? Pek çok turist gibi bende elbette Kolezyum ile başladım keşfetmeye. Siz de aşağıdaki sıraya ve Roma’da kalış sürenize göre göre program yapabilirsiniz.
- Kolezyum
- Konstantin Kemeri
- Roma Forum
- Palatino Tepesi
- Tiraianus Sütunu
- Viktor Emmanuel Anıtı
- Piazza Venezia (Venedik Meydanı)
- Panteon
- Novana Meydanı (3 Nehir Çeşmesi)
- Trevi Çeşmesi
- İspanyol Merdivenleri
- Kutsal Melek Kalesi (Nehir kenarında olduğu için Vatikan Dönüşü uğrayabilirsiniz.)
- Villa Borghese ve Borghese parkı
- Santa Maria Maggiore Bazilikası
- Vatikan (Vatikan için ayrı yazı yazacağım için burada sadece tamamını gezmek istiyorsanız mutlaka 1 gün ayırmanız gerektiğini söyleyeceğim.)
Kolezyum ; Yapımına M.S. 72 yılında Vespasianus tarafından başlanılan ve M.S. 80 yılında Titus tarafından tamamlanan, 55.00 kişilik kapasitesi ile dünyanın en büyük arenası. Ayrıca dünyanın en çok ziyaret edilen tarihi yapılarından olan Kolezyum, 2007 yılında yapılan yeni seçimlere göre de dünyanın yeni 7 harikasından biri. Yukarıda da belirtiğim gibi girişi 24 EURO. Kolezyum’a girdikten sonra Roma Forum ve Palatino tepesi ücretsiz. Bu yüzden eğer Roma Pass değil bilet ile girdiyseniz biletinizi kaybetmemelisiniz. Ve tabii kendinizi de. Çünkü içeriden çıkmak istemeyeceksiniz. Dokunduğunuz her yer sizi tarihin derinliklerine çekecek. Kan kokusu sinmiş duvarlara hem hayret hem de hayranlıkla bakacaksınız. Bunca acı, bunca vahşet bunca kana rağmen zafer çığlıkları çınlayacak kulaklarınızda. Parçalanmış bedenlerin üzerinde, zaferini kutlayan gladyatör bir sonra ki dövüşte belki yerde yatanın kendisi olacağını düşünürken bulacaksınız kendinizi.
Kolezyum’ dan çıkıp Roma Forum’a doğru giderken ise 4. yüzyıldan bu yana bütün heybetiyle orada duran Konstantin Kemeri çekecek dikkatinizi. Kemer, M.S. 315 yılında Roma’nın ilk Hristiyan İmparatoru Constantinus’un İmparator Maxentius’a karşı kazandığı zafere adanarak yapılmış.
Ve artık antik Roma tarihinin yegane tanığı Roma Forum’dasınız. Tapınaklar, kemerler, bazilikalar ve en önemlisi adaletin merkezi olan bu bölüm 1000 yıl boyunca şehrin merkeziymiş. Buradan sonra 40 metre yükseklikteki Palatino tepesine çıkacaksınız. Roma ‘da İstanbul gibi 7 tepeli bir şehir ve Palatino tepesi en merkezde olanı. Hatta Roma’nın kökleri diyebiliriz. Tepeden baktığınızda ise aşağıda antik bir hipodrom olan Circus Maximus’u göreceksiniz.
Forum’dan çıkıp ana cadde üzerinden ilerlerken sağınızda Muhteşem Trajan(Traianus) ‘ın 2.662 figüre sahip sütunu karşılayacak sizi ki onun döneminde Roma en geniş topraklara sahip olmuştur. Darcia’lılara karşı kazandığı zafer ise Roma’nın çehresini değiştirmiştir. Roma’ya gitmeden önce Roma ile ilgili birçok belgesel seyrettim ve birçok makale okudum. Yürüdüğüm topraklarda kimler yaşamış, neler yaşanmış hepsini hepsini bilmek istedim. Ve nedeni bilmediğim bir şekilde onca İmparator içinde bir Hadrian bir de Trajan’a hayran kaldım. Çok spiritüel bir his bu hiç tanımadığın, senin ırkından olmayan birine karşı içten bir saygı ve hayranlık hissetmek. Benim için Roma’nın merkezi Trajan’ın Sütunu.
Roma, meydanlarıyla ünlü bir şehir ve bunların en ihtişamlısı onların diliyle Piazza Venezia yani Venedik Meydanı. Ve göreceğiz diğer tüm yapılara Venedik Meydanını ve Viktor Emanuel anıtını arkanıza alarak ulaşabilirsiniz. Ve meydanı en güzel görebileceğiniz yeri ise İtalya’yı tek bayrak altında toplan kral Viktor Emanuel anıtı ve her adımda hayran olacağınız Vatan Sunağı.
Meydanın tam karşısındaki cadde Piazza del Popola’ya kadar uzanan Via del Corso. Yani Roma’nın en işlek caddesi. Tiber Nehri, Panteon ve Dört nehir Çeşmesi’nin bulunduğu Novana Meydanı caddenin solunda, Trevi Fountain ve İspanyol merdivenleri ise bu caddenin sağında. Yani bu caddeyi takip ederek tüm yapılara ulaşmanız mümkün.
Panteon; yani tüm tanrıların tapınağı!. 43 metrelik beton kubbesi ve göz adı verilen kubbe üzerindeki 9 metrelik açıklık ile tüm Roma yapıları içine en iyi korunmuş olanı. Elbette benim Muhteşem İmparator’um Trajan’ın mimarı tarafından yapılmış olduğu öne sürülüyor ve o değilse de benim ikinci muhteşem İmparator’um Hadrian tarafından yaptırılmış. Benim için fark etmiyor yani. İlk kez gece gördüm bu yapıyı. Göz’den gördüklerim ışıl ışıl yıldızlardı. Ben de içinde en muhteşem dileğimi dileyip “göz” den yıldızlara gönderdim.
Novana Meydanı’nın ortasında bir Bernini imzası olan 4 nehir çeşmesi Nil, Ganj, Tuna ve Rio de plata’yı simgelemektedir. Eskiden bir stadyum olarak kullanılan bu meydan elips şeklindedir. Başı, sonu ve ortasında olmak üzere 3 çeşme ile süslenmiştir ve Roma’nın her daim hareketli meydanlarından biridir.
Hani benim için Roma’nın merkezi Trajan’ın sütunu demiştim ya, işte Roma’nın kalbi de Trevi çeşmesi. 3 yolun kavşağı.. Ayrı bir neşe , huzur , mutluluk var burada. Suyun sesini iki sokak öteden duyuyorsunuz ve varana kadar büyük bir heyecanla yürüyorsunuz su sesine doğru.. Aklınızda dilekler, gerçekleşmesi beklenen mucizeler. İnanırım ben mucizelere. Dilek dilenecek hiçbir noktasını kaçırmadım hayatın. Kaçırmayacağım da!. Sağ elinizle sol omzunuzun üzerinden dileğinizi dileyerek atıyorsunuz havuza. Peki ben ne yaptım? Gittiğim tüm Ülkelerden para topladım. İngiliz Sterlini ,Çek Kronu, Cent ve her dilde diledim dileğimi çünkü diyor ki yüce yaratıcı Kur-an’da “Kullarım sana benden sorarlar. De ki : Karib’im. Yakinn olanım. Diledikleri dileğe anında cevap verenim.” Elbette bulacağım kabul edeceği anı,elbet!. Belki de kainat harekete geçti bile.
Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Roma’da da şehri ikiye ayıran bir nehir var. Tiber nehri. Ve yine şehri birleştiren bir çok köprü. Ama en önemlisi St. Angelo köprüsü ve tam karşısında St.Angelo Kalesi. Kale; İmparator Hadrian için yaptırılmış. Aynı zamanda Papa’nın evi ve bir hapishane. Aslında adı Kutsal Melek Kalesi ama içinde çok acıların yaşandığı bir kale. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan da burada 6 ay hapis kalmış. Kaleden Vatikan’a gizli geçitler olduğu söyleniyor.
Roma Pass’ınız var ise burada geçerli. 2 müzeden birini kale olarak seçebilirsiniz.
İspanyol Merdivenleri ; şehrin en kalabalık en ışıl ışıl caddesi. Roma’da yiyebileceğiniz en harika tiramisu ve dondurma burada Pompi’de, en taze ve lezzetli makarna ise Pastifico’da. Her ikisini de şiddetle öneririm. Pastifico saat 11:30 ‘da açılıyor saat 13:30’a kadar tazecik makarnalar hazırlanıyor, soslanıyor ve miss gibi yiyorsunuz. Her gün menüsü farklı. Birçok restoranda makarna yiyebilirsiniz ve sevebilirsiniz ama en tazesi burada.
Santa Maria Maggiore Bazilikası, Kutsal Meryem’e adanmış Roma’da bulunan en büyük kilisedir. İnanışa göre Papa Liberius Kutsal Meryem’i rüyasında görmüş ve ona yeni bir kilise inşaa etmesi gerektiğini ve yerini kendisinin kar ile işaretleyerek göstereceğini söyler. Yaz günü kar yağr Roma’ya. Ve papa bunun üzerine bu kiliseyi yaptırır. Tavanı , İspanya Kraliçesi Isabella’nın Papa’ya hediye ettiği altın yaldız ile kaplanmıştır. Mutlaka görülmesi gereken yapılar arasındadır. Girişi ücretsiz. Yeri ise Termini istasyonuna çok yakın.
Villa Borghese, Roma’nın yemyeşil Borghese Park’ının içinde Bernini ve Caravaggio’nun da eserlerinin bulunduğu her santimetrekaresi tarih ve sanat dolu müzesi. Roma Pass burada geçerli ancak mutlaka ve mutlaka rezervasyon yaptırmalı rezervasyon saatinde orada olmalısınız. Bu arada müzeye girerken tüm eşyalarınızı girişte bırakmak zorundasınız. Cüzdanınız ve değerli eşyalarınız için taşıma torbası veriyorlar. Kamera ise kesinlikle yasak. Ama bence kesinlikle görülmesi gereken bir yer. İçerideki üç boyutlu tablolara hayran kalmamak elde değil.
Rezervasyon saatinizi beklerken de Borghese bahçelerinde yürüyüş yapabilir, bisiklet kiralayabilir ve keyifli anlar yaşayabilirsiniz.
Elbette Roma’ya kadar gelmişken Vatikan’ı görmeden olmaz. Ama hem Roma’nın kalbinde hem de ayrı bir ülke olduğu için onu da ayrı bir yazıda sizlerle paylaşacağım.
Kitaplar, yolculuklar ve yüreğinizi sımsıcak tutanlar hiç eksik olmasın..
2 Comments
Bir gün Roma ya gidecek olursam bu yazının çıktısını almam yeterli başka bir araştırmaya hiç gerek yok. Şiir gibi bir anlatımla detayları çok güzel vermişsin İsmet cim sen hep gez hep yaz. Yüreğine sağlık ??
Sevgilerimle…
Yine çok güzel kaleme alınmış bir seyahat yazısı.
İnsan okurken adeta yaşamış gezmiş gibi oluyor.
Roma’ya ilk defa gidecekler için mutlaka okunması gereken rehber niteliğinde bir anlatım.
Teşekkürler sevgili İsmet İNAL.
Sen hep gez biz ardın sıra takip edelim.