Rodos Gezi Rehberi
Tam burada durduğumda bir kez daha anladım ki; duvarlar yıkılınca ortaya çıkıyordu güzellikler.. Savaşmak için gerekliydi surlar ve yüksek duvarlar. İnsan dediğine baktın mı bir kez ardı görünmeliydi gülüşünden, nezaketinden.. Savaşmak ve kırmak dili ile gönlü bir olmayanların işiydi..
Hazır yaz ve bayram tatili geliyorken tarih ve doğanın iç içe geçtiği, pırıl pırıl denizi ve 6 kapılı kalesi ile sizi büyüleyecek bir zaman yolculuğuna çıkalım beraber. Eyliya Çelebi’nin sehayatnamesinde “Çok memleketler gördüm ama böylesine rastlamadım” dediği, Şövalyeler adası Rodos’a yelken açalım.. UNESCO’ un Dünya Kültür Mirası Anıtları listesinde yerini alan Rodos’a nasıl gidilir, Rodos’ta gezilecek yerler nereleridir, Rodos’tan neler alınır hepsini sizler için Rodos gezi notları olarak hazırladım.
Rodos’a Marmaris’ten her gün Yeşil Marmaris ‘in hafta içi günde iki kez seferi var. Linke tıklayarak sefer saatlerine fiyat bilgisine ulaşabilirsiniz. Yolculuk 1 saat sürüyor ancak Liman’a ulaştıktan sonra içeri girmeniz 1 saatten fazla zaman alıyor buna hazırlıklı olun. Sakız Adası ve Midilli’nin aksine giriş biraz sıkıntılı. Sıra olabileceğiniz bir alan yok. Feribottan iner inmez gümrük kapısı var ve ister istemez yığılma oluyor. Ada’nın merkezi Old Town ve New Town olmak üzere 2 bölgeye ayrılıyor. Her iki bölümde kalmak için ideal. Her yer yürüyüş mesafesinde ve tüm rotalar çok keyifli.
Antik dönemde, yukarıda gördüğünüz resimdeki geyik heykellerinin yerinde dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli “Kolossos” varmış. Ada’nın ilk sakinleri olan Dor’lar güneş tanrısı Helios’a taparlarmış. M.Ö.281-280 yılında Makedonya Kralı Demetrios’la yaptıkları bir savaşı kazandıktan sonra zafer anıtı olarak ve ilahları Helios’a şükran borçlarını ödemek için, Rodos limanının girişine tunçtan, 32 metre yüksekliğinde , elinde meşale tutan büyük bir Helios heykeli yapmışlar. Ne yazık ki heykel 50 yıl sonra büyük bir depremde yıkılmış. Adadaki tüm hediyelik eşya satan dükkanlarda boy boy kolossus heykeli bulabilirsiniz.
Kaleler, surlar, şövalyeler, büyük kapılar benim için her zaman heyecan verici olmuştur. O taş duvarlara dokunmak, yaşanmışlıkları hissetmek ve her seferinde dudaklarımdan dökülen Cezmi Ersöz mısraları..
Eski bir kadınsın sen,
aşkı öğretmek için tekrar tekrar dirilen…
Ölümünü bekletiyor şimdi seninle
sevdası yarım kalmış ömürler.
Boğulmuş ve kanla karışmış yüzü denizin
sevginle duruluyor…
Aşk, unutulmuş bir sanat gibi,
ağırbaşlı bir çileyle öğreniliyor şimdi
Eski bir kadınsın sen,
aşkı öğretmek için celladını tekrar tekrar
dirilten…
Ada, tam 213 yıl, Selahattin Eyyubi tarafından Kudüs’ten kovulan Malta Şovalyelerinin himayesinde kalmış. Old Town bölgesini çevreleyen bu devasa surlar ise o dönemde yapılmış. Limandan çıkıp sahil boyunca yürürken bir kapı seçin kendinize ve geçin o kapıdan tarihin derinliklerine.
Hipokrat meydanına geldiğinizde çarşının da merkezine gelmişsindir demektir. İrili ufaklı tavernaları, hediyelik eşya satan dükkanları ve her biri tarihin başka zamanlarına giden sokakları ile her daim cıvıl cıvıl bir yer burası.
Kanuni’nin Rodos’u fethinden sonra tam 390 yıl Osmanlı himayesinde kalan ada da Osmanlı döneminden kalma saat kulesi, pek çok çeşme ve camii bulunmakta. Aşağıda gördüğünüz resimde arkada kalan Kanuni Sultan Süleyman Camii ve hemen alt resimde değişik mimarisi ile Ağa Camii
Tarihin iç içe geçtiği sokaklarda sizi şovalyeler döneminden kalma en eski binalardan olan Büyük Üstatlar sarayı karşılayacak. Bu devasa saray günümüzde müze olarak kullanılmakta. Yaz döneminde Pazartesi saat 13:30-20:00 arası, diğer günler saat 08:00-20:00 arası, Kış dönemi ise Pazartesi günleri kapalı, diğer günler saat 08:30-15:00 arası açık olan müzeye giriş ücreti 5 EURO.
Ve hemen yanından şovalyeler caddesine çıkacaksınız. Ağır adımlarla ve tarihi ciğerlerinize çekerek yürüyün bu yoldan. Kaybolun sokakların arasında
Ve nihayet sokaklar yine denize açıldığında tarihin derinliklerinden sıyrılıp New Town’a doğru o upuzun ve pırıl pırıl sahil şeridinde güneş batana dek yürüyün.
Ertesi gün ki planımız araba kiralayıp Lindos’u gezmek olmasına rağmen uyanıp pırıl pırıl güneş ile karşılaşınca, bu seferlik bu kadar gezi yeter biraz da keyif deyip biralarımızı çantamıza atıp soluğu sahilde aldık. Böylesine temiz ve berrak bir sahilde Melikoş hanım arkadaşları ile deniz ve kumun keyfini çıkarırken. Biz de sezonun ilk denizine girmiş olduk. Tabi benim bir de ahtapot ile burun buruna gelme hikayem var. Ayağımı denize atmış bir iki adım gitmiş kendimi öylece sulara bırakmak üzereyken önümden keyifle geçen bir karaltı fark ettim, önce ne olduğunu anlayamadım ama kendisi ayaklarımın dibine kadar gelip bana reverans yapınca bir ahtapot olduğunu fark ettim. Ayaklarımın dibine kadar gelip benim için dans eder gibi bir iki döndü ve aynı hızla uzaklaşıp gitti. Eğer 2 dk daha önce denize girmiş olsaydım bu kadar keyifle anlatamayabilirdim. Neyse ki birbirimize yapışmadan sadece bakışarak atlattık. Keyif, huzur, tarih, nefis yiyecekler ve bol uzo lu bir tatil düşünüyorsanız Rodos kesinlikle biçilmiş kaftan.
Ada’nın en kuzey ucunda bir de akvaryum var. Biz daha önce Antalya daki akvaryuma ve Londradaki akvuryuma gitmiş olduğumuz için içeri girmedik. Ama çocuklar için eğlenceli olabilir. Vaktiniz var ise bir görün derim.