Sodalı Poğaça
Bu aralar ben.. Bu aralar ben keşfetmek için çıktım yola. İlk keşfettiğim elbette yepyeni bir kadın oldu içimde. Bu diğerlerinin tüm özelliklerini katlayan çok daha donanımlı bir kadın. Henüz 40’a 1 varken içimden çıkan bu kadın daha dayanıklı, daha deli , daha cesur, daha korkusuz, daha gözü pek ve çok daha güler yüzlü, çok daha sevgi dolu. Ne zaman hayat yoksun ve mahsun bıraktı beni bir kez daha , ne zaman bir acıyı , bir yokluğu çok derinden hissettim tam da o zamanlarda hep yeni bir kadın daha fark ettim içimde. İçimdeki cesur ve deli kadını tanımıştım zaten ama bu çok daha korkusuz. Bir çok insanın değil yapmaya bakmaya cesaret edemeyeceği bir eğitim alıyor; Canyoning. Yani; çeşitli özel teknikler ve malzemeler kullanarak, zorlu yürüyüş, atlama, tırmanma, yüzme gibi birçok branş ve beceri yardımıyla yapılan Kanyon Geçiş faaliyeti eğitimi. Emin olun ilerleyen günlerde pek çok yazı yazacağım ve deneyimlerimi paylaşacağım sizlerle. Büyüleneceksiniz o kanyonların güzelliği ile.
Topuklarını tıkırdatan o döpiyesli kadın aynı zamanda gezgin ruhlu bir kadın olmuştu ama yine de hiç kirlenmemişti ayakkabıları. Bir saçlarım bozulmamalı, bir ayakkabılarım kirlenmemeliydi. Bembeyaz spor ayakkabıları giyen ve ona toz dahi kondurmayan, eve gelince tertemiz kutusuna koyan kadın şimdilerde her pazar ayakkabılarının tozuna hayran olan kadın haline geldi doğanın sunduğu o muhteşem tazeliği hissedince. Elbette severdim doğayı herkes gibi, National Geo’da seyredince en çok da. Meğer ekranda görünen milyonda , milyarda ancak biriymiş o güzelliğin. Neredeyse 7 ay kadar önce trekking ile başlayan doğa maceram canyoning eğitimi ile devam ediyor. Ve bakalım daha ne maceralar gelecek bu eğitimle birlikte. Bana doğayı sevdiren Macera Kulübüne huzurlarınızda teşekkürlerimi borç bilirim. Önceleri, biraz hayattan , biraz mutfaktan tariflerini, zaman zaman anılarını, sevinçlerini, acılarını , şimdilerde bol bol gezi yazılarını okuduğunuz bu kadının şimdi sıra geldi doğa maceralarını okumaya. Belki birlikte yürürüz bile. Elbette topuk tıkırtılarımdan asla vazgeçmedim ama umuyorum bu maceraperest kadını da seversiniz.
Not; O resimdeki çiçeği koparmadım. Demiş ki Buda “Eğer bir çiçekten hoşlanırsanız, onu dalından koparır alırsınız ama onu severseniz her gün sularsınız. Bilmem belki kulağınıza bir küçük kıssadan hisse olur.
O zaman gelsin tarif. Puf puf kabaran, ağzınızda tel tel dağılan, pamuk gibi bir poğaça bu. Hele de fırın tepsisine çiçek ekmek gibi dizip pişirirseniz çok daha lezzetli oluyor.
Malzemeler ;
- 1 şişe maden sodası
- 1 su bardağı süt
- 1 su bardağı sıvı yağ
- 3 yumurta
- 2 paket instant maya
- 100 gr oda sıcaklığında tereyağı
- 1 tatlı kaşığı tuz
- 4 tatlı kaşığı şeker
- 5 – 6 su bardağı un
- Dilediğiniz iç malzemesini hazırlayabilirsiniz. Hatta her beze için aynı iç bile olur.
Yapılışı ;
- Süt, soda ve sıvı yağı aynı kabın içinde ocağa alın ve ılık oluncaya kadar ısıtın, yoğurma kasesine alıp tuz, şeker , maya ve 2 tanesinin sarısını ayırdığınız yumurtaları ekleyin ve maya eriyene kadar elinizle karıştırın. tereyağını ilave edin ve unu azar azar ekleyerek yoğurun. Çok çabuk toparlanan bir hamur elinize yapışmayacak hale gelir gelmez un eklemeyi bırakabilirsiniz. Hamuru 20 dk. mayalandırdıktan sonra ceviz büyüklüğünde bezeler koparıp içlerine 1 tatlı kaşığı dileğiniz iç malzemesini koyun ve kapatıp tepsiye çiçek şeklinde yerleştirin. ayırdığınız yumurta sarılarını sürüp dilerseniz susam, çörek otu veya iç ayçekirdeği serpip 20 dk daha mayalandırın. 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar fırınlayın.
- Sonra da yürüyüşlerde yanınızda getirin molalarda beraber tadına bakalım 🙂
1 Comment
Ben bu kadının her halini seviyorum. Değişimlerini keyifle gururla izliyorum. Yine harika bir yazı olmuş. Yüreğine sağlık.