Ürdün Gezi Notları Bölüm 1
“Seyrettiğim belgesellerin içinde yaşıyorum şu an ” dedi Semacığım. Şimdi ben sizlere onlarca cümle kurup resimler ile renklendirdiğim bir Ürdün Belgeseli anlatacağım ancak tüm anlatacaklarımın özetidir bu cümle. Bu topraklarda hissettiğiniz en güçlü duygudur “Bir belgeselin içinde yaşıyormuş hissi.”
Adım adım ileri, bu alemden içeri,
On sekiz bin alemi gördüm bir dağ içinde.
Yetmiş bin hicap geçtim, gizli perdeler açtım,
Ben dost ile buluştum, buldum bir dağ içinde.
gökler gibi gürledim, yeller gibi inledim,
Sular gibi çağladım, aktım bir dağ içinde.
Diyordu derviş Yunus dizelerinde..
Kelimelerin gücüne inandım hep bir de mucizelere. Zamanı geldiğinde her sözün söyleneceğine her imkansızın gerçekleşeceğine.. Tek bir dağ kaldı aşılması gereken, eteklerindeyim. Ey Hayat! Ey Zaman! Ey Özbenliğim! Yapmam dediklerimi yaptım, yapamam dediklerimin üstesinden geldim. Suyun altında da , yerin üstünde de, kanyonların içinde de..
Bir tek o dağ kaldı.. Musa’nın İsrailoğulları’na vadedilmiş toprakları göstermesi gibi.. Ben geldim artık eteklerindeyim.. Kaldır perdemi! bütün yelkenleri indirdim, itişmeyeceğim hayatla, razıyım. Biliyorum bunca zorluğun sonu kanyonu geçtikten sonra görülen hazine gibi.. Petra gibi..
Böyle başladı Ürdün maceramız. Sadece bir hayaldi ta ki biz gerçekleştirene dek. Baştan başa takip ettik tarihin izlerini. Başkanım Toprak Özmen ile birlikte çok çalıştık elbette gitmeden önce. Tabi bir de sevgili Şahin’in yardımları ile Amman’dan Akabe’ye programladığımız 7 günlük yolculuğumuzu harfi harfine uyguladık. Ekip de şahane olunca ortaya belgesel tadında bir gezi çıktı.
Ürdün’de gezilecek yerler nelerdir, Ürdün’de ne yenir? Ürdün’de neler yapılır tüm bunları anlatmadan önce incelediğim bloglarda eksik olan bir bilgiyi tamamlamak istiyorum. Tüm bloggerlar Ürdün’e içki sokmanın yasak olduğundan bahsetmiş ancak hava limanında free shop mevcut ve bizzat ben aldım ve bir güzelde kapıdan elimde içinde 1 lt votka bulunan free shop torbasıyla girdim. Tabi akıllılık edip aldığım bu 1 lt votkanın epeyce de komik bir hikayesi var. Ramazan dolayısıyla içki bulamayan arkadaşların gece ellerinde birer fincan ile kapıda sıra olmaları gibi mesela.
Ayrıca ülkede “likör store” lar var. Biz gittiğimizde henüz Ramazan devam ettiği için Amman’dakiler kapalıydı ancak Akabe’dekilerin tümü açıktı.Üstelik Petra adında, alkol oranları % 5 ,% 8, % 10 ve %12 olarak değişen lezzetli bir biraları.
Henüz Ramazan devam ettiği için açık likör store bulamadığımızdan, e bu manzarada da bir bira içilmez mi dediğimizden Lut Gölünde Ramada Otel’de 1 biraya 72 TL vermişliğimiz de var ama öyle hemen gözleriniz büyümesin likör store ‘larda fiyatlar gayet uygun 1 – 1,5 EURO ‘ya istediğiniz birayı bulabilirsiniz.
Pegasus havayollarının Amman’a İzmir’den ve Ankara’dan olmak üzere direk uçuşları mevcut. Ankara uçuşunun saatleri bize daha uygun olduğu için biz Ankara uçuşunu tercih ettik ve her gece başka bölgede kalacağımız için de araç kiraladık. Ürdün’ü baştan başa gezebilmenin en uygun yöntemi araç kiralamak. Peki ne kadar kalmalı derseniz bence en az 7 gün ayırmalısınız ki aklınızda olan tüm rotaları görebilesiniz. Petra’yı gezmek bile neredeyse 2 günümüzü aldı bizim. Aracınızı gitmeden önce kiralamanızı tavsiye ederim. Aksi taktirde pek konforlu araç bulamayabilirsiniz.
Bu arada belirteyim Ürdün Türklere vize uygulamıyor.
Bir önemli nokta da GSM operatörlerinin bu bölgede hizmet vermemesi. Avrupa şehirlerindeki gibi telefon hattınızı desteklemiyor. İnternete mutlaka ihtiyacım var diyorsanız ve ki bence gerekli ve döndüğünüzde inanılmaz faturalarla karşılaşmak istemiyorsanız havaalanında deski bulunan Umniah ‘dan 7 – 9 dinar’a haftalık, 15 günlük, aylık kontörlü hat satın alabilirsiniz.
Ülkenin resmi dili Arapça olmasına rağmen İngilizce bilme oranı epey yüksek.
Ürdün yüz ölçüm olarak Ülkemizin 9 da 1′ i kadar ve nüfusu altı milyon civarında. dört milyondan fazlası da göçmen. Tarihi boyunca Asurlar, Babiller, Persler, Roma İmparatorluğu ve Osmanlı imparatorluğu etkisi altında kalmış. Bu yüzden de çok zengin bir tarihe ev sahipliği yapmış. 1946 ‘da ise tam bağımsızlığını ilan etmiş.
Ülkenin para birimi Ürdün Dinar’ı ve dünyanın en kıymetli 10 para biriminden biri. 1 dinarın yaklaşık 8,01 TL ve Petra girişinin 50 dinar olduğunu düşünürseniz biraz pahalı bir Ülke ancak kesinlikle görmeye değer. Müze ve tarihi yer girişlerini daha uygun hale getirmek için Jordan Pass a bu linkten ulaşabilirsiniz. Açılacak sitede göreceğiz gibi 3 çeşit Jordan pass var Jordan Wanderer (70 Dinar) , Jordan Explorer (75 Dinar) ve Jordan Expert (80 Dinar). Hepsi de 40 farklı destinasyona ücretsiz giriş sağlıyor farkları ise tek gün, 2 gün ve 3 gün ücretsiz Petra girişi sağlamaları. Biz Jordan Explorer alıp Petra’yı 2 gün gezdik.
Amman’dan Akabe’ye olan yolculuğumuzun ilk durağı uçuşumuzu gerçekleştirdiğimiz ve Ülke’nin başkenti olan Amman.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Amman köklü bir tarihe sahip. Şehrin en işlek caddesi ise Rainbow Street. Şehir merkezinde kalmayı tercih ederseniz her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz ancak bunun avantajları olduğu kadar dezavantajları da mevcut.Bir kere her ne kadar turistik bir şehir olsa da yerli halk modern kadına alışkın değil. Bakışlarıyla bile çok rahatsız edeceklerinden emin olun ki bir de arabaların camlarından sarkıp ayyyy lavvv yuuuu diye bağıracaklar. Öncelikle buna hazırlıklı olun. Burası başka bir coğrafya. Ve ne yazık ki kadın 2. sınıf vatandaş. Bir erkeğin yasal olarak 4 eşli olabileceğini de belirtmeliyim. Bulunduğunuz topraklarda kesinlikle her adımda büyüleneceksiniz ama burası bir Arap ülkesi ve bunu size her an hissettiriyorlar.
Şehir merkezinde bulunan 6 bin kişilik Roma tiyatrosunun tarihi 2. yy a dayanıyor. Amman kalesi (Citadel) ise şehrin en eski yapılarından biri ve Ammandaki 7 tepeden birinde kurulmuş. Herkül tapınağı , Bizans Kilisesi , Emevi Camii ve Sarayı kalenin en önemli eserlerinden. Kalenin girişi 10 Dinar ancak Jordan Pass ınız varsa burada da geçerli.
Ülkenin en can alıcı noktalarından biri de Amman’ın 50 km. kuzeyinde bulunan Jerash antik kenti. Amman’dan çıkıp Jerash’a doğru yaklaştıkça başka bir Ülkeye gelmiş gibi hissediyorsunuz. Kral Jerash’da yaşadığı için bölge daha modern ve gelişmiş. Antik kentin en önemli özelliği ise dünya üzerinde en iyi korunmuş Roma kenti olması. Kente, M.S. 129 ylında İmparator Hadrian’ın ziyareti anısına yapılan Hadrian kapısından giriyorsunuz. Ve sonra göreceğiniz sütunlu yol, tiyatro , çok iyi korunmuş olan hipodrom, taklar ve tapınaklar hepsi sizi büyüleyecek ve çölün ortasında bir bir Arap ülkesinde olduğunuzu unutturacak. Kentin girişi 10 JOD tabi Jordan Pass ınız varsa şanlısınız.
Bu arada Amman sokaklarında gezerken mutlaka ve mutlaka şeker kamışını denemenizi tavsiye ederim. İnanılmaz bir lezzet. Üstelik epey faydalıymış da.
Amman ile Lut gölü arasında mutlaka görülmesi gereken 2 rota ise Medeba ve Nebo Dağı.
Medeba Ülkede hıristiyanların en yoğun yaşadığı bölge. Aziz George kilisesinin tabanında yaklaşık 2 milyon taş kullanılarak yapılmış kutsal toprakların bilinen en eski haritası olan mozaik ise görülmeye değer. Ne yazık ki günümüzde haritanın yalnızca 1/3 kadar kısmı duruyor. Diğer kısmı ise kayıp. Haritada ölü deniz ve Kudüs’ün büyük ölçüde yer almasının sebebi ise bölgelerin önemini vurgulamak.
Tavsiye etmiş olduğum rotayı uygularsanız Nebo Dağ’ı, Amman’dan Lut gölüne inerken zaten yolunuzun üzerinde olacak. Ayrıca vakit kaybetmeniz ya da aynı yolu iki kez geçmeniz gerekmeyecek. Giriş 2 dinar. Jordan Pass ınız ne yazık ki burada geçmiyor. 12 yaşına kadar çocuklar ücretsiz.
Bölge, Hristiyanların Hz.İsa’nın hac yolunun buradan geçtiğine inandıkları için, Tevrat’a göre ise Hz. Musa’nın Mısır’dan gelirken İsrailoğulları’na vaadedilmiş toprakları ilk gösterdiği yer ve aynı zamanda öldüğüne inanılan dağ olduğu için önemli bir yere sahip. Ayrıca Hz. Musa’nın Mısır’dan kutsal topraklara yaptığı yolculuğun son durağı. Burada bulunan kilisenin ise Hz. Musa’nın ölüm yerini belirlemek için yapıldığına inanılıyor. Seyir terasından aşağı baktığınızda ise yüzyıllardır bu topraklar uğruna devam savaşlar yüzünden içinizin ürpermemesi mümkün değil.
Tepede göreceğiniz bronz heykel ise Hz.Musa’nın asasını simgelemekte. Bilindiği üzere Hz. Musa Kur’an ‘da adından en çok bahsedilen ve en çok mucizeyi gösteren peygamberdir. Yaratıcı, Musa’nın asasına mucize yaratma kudreti vermiş ve bu sayede Hz.Musa Kızıldeniz’i yararak İsrailoğullarını Firavun zulmünden kurtarmıştır.
Nebo Dağ’ından sonraki durağımız Lut gölü, yani ölü deniz. -430 rakımı ile dünyanın en alçak noktası. Söylerken çok basit sıradan bir yermiş gibi geliyor , dünyanın en alçak noktası.. Ama deniz seviyesinden aşağı iniyorsunuz. Bir de 817 mt yüksekten, Nebo Dağından aşağı indiğinizi düşününce dalış yapanlarınız bu kısmı çok daha iyi anlayabilirler kulaklarınız tıkanmaya ve eşitleme ihtiyacı hissetmeye başlıyor. Üzerinize bir ağırlık çöküyor ve oluşan basınç farkını aşağı inene kadar tüm duyularınızla hissedebiliyorsunuz. Neyse ki çok uzun sürmüyor.
Lut gölü, %33 tuz oranı ile dünyanın en tuzlu gölü. Yüksek tuz oranı sebebiyle içinde hiçbir canlı yaşamadığı için de bir diğer adı ölü deniz. Tabi yüksek tuz oranı sayesinde de batmıyorsunuz. Kitabınızı okurken o meşhur fotoğrafı çektirebiliyorsunuz. Tabi her zaman madalyonun öteki yüzü var. Batamadığınız için yüzemiyorsunuz da. Bir de tadına bakmaya kalkmayın tuzlu değil, direk acı. Gözlerinize değdiği zaman da biraz yakıyor. Çok da abartmamak gerek bazı bloglarda dayanılmaz bir acı olduğu yazıyordu. Öyle de değil.
Bölgedeki çamurun ise bir çok cilt hastalığına iyi geldiği söyleniyor.
Aynı zamanda Lut Gölü Kur’an da belirtildiği gibi Lut kavminin helak olduğu yer olarak biliniyor. Göl aslında aktif bir sismik bölge yani deprem kuşağında. Gölün tabanı ise tektonik bir çöküntü içinde. Hem ilahi kaynaklar hem de bilim adamlarının doğruladıkları üzere bölgede çok büyük bir felaket yaşanmış ve bir medeniyet ortadan kaybolmuştur.
Bu arada belirtmeliyim ki Lut gölünün yarısı Ürdün yarısı İsrail topraklarında.
Yalnız ölmek için doğmuş,
Kalabalık insanlarız..
Çok seveceğiz,
Yalnız ve pişman öleceğiz..
Her tarihi mekana girdiğimde hep çok derinden hissetmişimdir. Kim bilir nelere tanık oldu bu sessiz duvarlar. Ne acılara , ne mutluluklara ne ölümlere ne kavuşmalara ne ayrılıklara. Bu denli ketum bu denli heybetli bu denli güçlü olabilse keşke insan..
Petra, Vadi Rum ve Akabe gezi notları için bir sonraki yazı da görüşmek üzere..
2 Comments
İsmet tebrikler, eline , gözüne , kalemine sağlık.Petra, VadiRum veAkabe notlarınıda bekliyorum 🙂
Harika olmuş eline emeğine ve güzel anlatımına sağlık yazının devamını sabırsızlıkla bekliyorum ?? ⭐️