Viennesse Ve Bana Kadar Yolun Var
Filmler, kitaplar, insanlar.. En çok bize benzeyeni severiz içlerinde. Bilinç altı öyle yapar seçimi. Filmi seyrettiğinizi sanırken yaşantınızdaki eksiği seyreder , kitabın içinde kendinizi bulmuşsanız bir çırpıda okuyuverirsiniz. Ve akıverir yüreğiniz aynasında kendinizi seyrettiğinize.. Filmlerden, kitaplardan, resimlerden arşivler yapılır da, insanları sevdikçe yanınızda tutamazsınız işte. Ardında acılar bırakarak çıkarlar hayatınızdan zaman zaman. Acı; yaşanması mümkünken yaşanamayanlardan. Henüz beyinde bitmeden kalbe söz geçmediğinden, kalbe söz geçiremeden hayatınızdan çıkarmak zorunda olduğunuzdan. Hayat herkese aynı şansı vermez yaşadıkça öğrenir insan . Başlar yavaş yavaş gerçekler ve hayaller arasındaki buzdan duvarı örmeye. Duvar büyüdükçe insanlar uzak, insanlar zararsız ve şarkılar anlamsız olur. Duvar büyüdükçe yaralar kabuk bağlar. Duvar büyüdükçe içinizdeki çocuk ölür. İçinizdeki çocuk öldükçe büyümek derler adına. Daha çabuk yorulur, daha kolay hastalanır olursunuz ruhunuz üşüdükçe. Ama o buz dağı korur sizi yine de. Bir sabah uyandığınızda bütün yüzler aynı bakar artık. Birini diğerinden ayırt edecek hiçbir fark kalmamıştır. Hayretler içinde artık özleyecek hiç bir şey olmadığını da fark edersiniz. Hani Issız Adam filmde diyordu ya kız “Karda üşüyorsun uyumak tatlı geliyor uyuduğunu sanıyorsun ama öldüğünün farkında değilsin.” Zaman zaman farkına varırsın aslında. Henüz duvarın yükselmemiş bir yerinden, öte taraftan esen bir ılık rüzgar, bir anı kaçırır gözlerine, kırpıştırdıkça batan. Anılar akmaya başlar sonra apansızca göz pınarlarından . O an eriyecek gibi olsa da buzdan duvar, çabuk geçer neyse. Yine devam eder duvarın ardında hayat sessizce. Acısız, ama neşesiz de.
Sonra bir gün her şeyden vazgeçmişken bir kitap “Bana Kadar Yolun Var” der. Başlarsın okumaya.
Ben huzurlarınızda yazarının önünde saygıyla eğiliyorum. Bana hayatımı yeniden geri getirdi kitabıyla. Kaybettiğim, unuttuğum, özlediğim ne varsa.. Buzdan duvarın arkasına ittim kitabın sayfalarında, giydim kırmızı ayakkabılarımı, hazırım artık yaşamaya, gülmeye, mutlu olmaya.. Yeniden kendim olmaya. Sevgiyle dolup taşmaya. Taştığım yere cenneti taşımaya. Güneş de, Ay da, Yıldız da ben olmaya..
Şiddetle okumanızı tavsiye ettiğim satırlardan buyurun size bir kaç can alıcı nokta;
İşte Bayım…
Haydi şimdi indir o gardı müsait bir yerde…
Herşey tamam artık… Ben yolu tarif ettim, sıra sende…
Hoyratlığı olur aşkın, savurur seni yürekten yüreğe…
Sen yeter ki iste, ben hazırım senden gelen tüm deliliklere..
Korkma..
Durma..
“At Kendini yüreğime…
Soran olursa ‘aşk itti’ dersin…”
……………………………………………………………………………
Bizdik bu dünyanın seçilmiş delileri..
Yoktu başka seçeneğimiz..
İşaretlenmiştik, birbirinizi seveceksiniz, diye..
Görünmez bir ruh kelepçesi ile..
Kopmayacak bu bağ..
Cezamız ayrı gezegenler olsa bile..
Ve gelelim harika kurabiyelerimize. Bol kalorili bol lezzetli ve kesinlikle alışkanlık yaratacak bir tarif.
Malzemeler ;
- 250 gr. tereyağı
- 55 gr. pudra şekeri
- 300 gr un
- 1 paket vanilya
- 300 gr. çikolata
Yapılışı ;
- Fırını 180 dereceye ısıtın
- Tüm malzemeyi geniş bir kabın içinde yoğurun ve sıkma torbasına alıp , yağlı kağıt serdiğiniz tepsiye aralıklarla sıkın.
- 15 dk. üzeri pembeleşene kadar fırınlayıp soğutma teline alın.
- Çikolatayı cam kasede benmari usulü eritip soğuyan kurabiyelerinizi çikolataya batırın. Dilerseniz ince çekilmiş antep fıstığı, hindistan cevizi yahut renkli şekerler ile de süsleyebilirsiniz.